Cinsellik ve Cinsel İşlev Bozuklukları

Cinsellik insanlık boyunca var olmuş fizyolojik bir içgüdüdür. Cinsellik, insanlık var olduğu sürece var olacak bir durumdur. Cinselliğin temelinde yalnızca üreme içgüdüsü yer almaz; cinsellik,  zevk alma veya haz alma gibi durumları da içinde barındırır. Her bir birey için farklı şeyler ifade eden bu olgu insanlık tarihi boyunca merak edilmiştir fakat geçtiğimiz dönemlerde de günümüzde de birçok toplumda rahatlıkla konuşulamamıştır. Toplum içinde rahatlıkla konuşulamamasına bağlı olarak insanlar arasında kulaktan dolma yanlış bilgilerin yayılması ile cinsellik ve cinsel yaşamla ilgili birçok mit oluşmuştur. Bu mitler bazı durumlarda kişileri cinsellikle alakalı şeylerden çekinmeye, uzak tutmaya ve cinsellikten korkmaya yöneltmiştir. Bunların yanı sıra; cinsellik bir içgüdü olmasından dolayı engellenemezken, kişiler tarafından bu dürtüler bastırılabilir. Kişinin sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi için ise bu dürtünün bastırılması değil doyuma ulaşması gerekir.

Cinsel Sorunların Ortaya Çıkma Nedenleri Nelerdir?

Cinsel problemlerin ortaya çıkma aşamasında psikolojik, biyolojik ve sosyal anlamda birden çok etkenden bahsetmemiz mümkündür. Bu etkenler hazırlayıcı etkenler, başlatıcı etkenler ve sürdürücü etkenler şeklinde sınıflandırılabilir. Hazırlayıcı etkenler kişilerin cinsel sorunlara yatkınlığını etkileyen faktörlerdir diyebiliriz ve cinsel eğitimin yetersizliği, cinsellikle ilgili yanlış inanışlar, travma oluşturabilecek cinsel deneyimler bu etkenlere örnek olarak verilebilir. Başlatıcı etkenleri cinsel problemlerin oluşmasındaki biyolojik veya psikolojik etkenler olarak adlandırmak mümkündür. Bedensel rahatsızlıklar, abartılı performans beklentileri, yetersizlik duygusu, psikiyatrik bozukluklar, alkol ve madde kullanımı, doğum, yaşlanma, eşlerin herhangi birinde var olan cinsel sorun gibi etkenler bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Sürdürücü etkenler ise yukarıda bahsedilen durumların çözüme kavuşturulmamasından dolayı sorunların ağırlaşması ve yaşanan durumun ilişkide süreğen hale gelmesinden kaynaklanan etkenlerdir.

Cinsel İşlev Bozukluğu Nedir ve Türleri Nelerdir?

Cinsellik birden fazla aşaması olan bir kavramdır. Bu aşamalar cinsel istek, cinsel uyarılma ve orgazm aşamaları olarak sıralanabilir. Aşamaların herhangi bir bölümünde ortaya çıkan sorun veya sorunlar cinsel işlev bozukluğunu oluşturabilmektedir. Cinsel işlev bozukluğunun birden çok çeşidi vardır.

Vajinusmus

Ülkemizde kadınlar arasında en çok rastlanan cinsel bozukluklardan biridir. Yaşam boyu görülme sıklığı %3- %11 arasındadır. Kadınlarda görülen vajinismus kişi üzerinde istemsiz ve yineleyici şekilde ilişki esnasında vajinada kasılmaların olması ile ortaya çıkan bir durumdur. Bu kasılmalara kimi durumlarda bacakların kapanması, terleme, titreme veya korku gibi durumlar da eşlik edebilir. Kişi bunlara bağlı olarak ağrılı, sancılı bir birleşme yaşamış olur ya da birleşme esnasında hissettiği acı sebebiyle ilişkiye devam edemez. Kişinin kontrolü dışında gerçekleşen bu durum diğer tüm bozukluklarda olduğu gibi çiftler arasındaki ilişkiyi olumsuz etkileyebilir. Kişi uzun bir dönem boyunca bu bozukluğa sahip olup durumu fark etmemiş olabilir veya bozukluk dönemsel olarak oluşabilir. Travmatik cinsel deneyimler, kadınların cinsel organını tanımamaları, eğitimsizlik, toplumda yaygınlaşmış mitler, tecrübesizlik, cinselliğe karşı olumsuz olabilecek yönlendirmeler bu bozukluğa sebep olabilmektedir. Bozukluğa bağlı olarak kadında veya eşinde zamanla cinsel isteksizlik oluşabilir. Bozukluk psikolojik kökenli olduğu için tedavisinde en uygun yöntemin terapi desteği olduğu söylenebilir. Cinsel terapide ev ödevleri ve kişiye verilen egzersizlerle yaşanılan durum kontrol altına alınmaya çalışılır.

Geç Boşalma

Mastürbasyon veya ilişki sırasında yeterli yoğunlukta cinsel uyarılma gerçekleşmesine rağmen orgazmın gecikmesi veya gerçekleşmemesi ile ortaya çıkabilen durumdur. Bu bozuklukta kişi orgazmın gecikmesini istemezken meydana gelen bir gecikmeden bahsedilebilir.

Sertleşme Bozukluğu

Erkeklerde görülen bu bozuklukta kişi ilişki esnasında sertleşmeyi sağlayamama veya ilişki sonuna kadar sertleşmeyi devam ettirememe durumlarını yaşayabilir. Yaşam boyu görülme sıklığı %5- %50 arasındadır. Performans kaygısı, ilişkide başarılı olamama düşüncesi gibi psikolojik sebeplerden oluşabileceği gibi sigara, tütün kullanımı gibi faktörler de bu rahatsızlığa sebep olabilmektedir.

Erken Boşalma

Erkeklerde sık rastlanan cinsel bozukluklardan biridir. Çok az bir uyarılmaya karşın boşalmayı denetleyememe veya kişinin boşalmayı erteleyememesi ile ortaya çıkan durumdur. %21- %35 arasında görülme sıklığı yaşanır. Tedavisinde yaygınlık kazanmış boşalma geciktirici kremler bozukluğa sahip kişiler tarafından kullanılabilmektedir fakat bu kremler kişinin ilişkiden aldığı hazzı azaltabilir ve kalıcı bir tedavi sağlamaz. Tedavisi için en sağlıklı yöntem cinsel terapidir. Cinsel terapi ile beraber birtakım egzersizlerle bu durum kontrol altına alınmaya çalışılır.

Azalmış Cinsel İstek Bozukluğu

Süregelen ve yineleyici şekilde cinsel fantezilerin ve etkinliklerin azalmış olması durumu olarak nitelendirilebilir. Bu durumda cinsel ilişki esnasında ilişkiden haz almama veya çok az haz alma durumu ortaya çıkabilir, genellikle orgazm meydana gelmez. Cinsel istek azlığının yaşam boyu görülme sıklığı kadınlar için %27- 33 arası iken, erkeklerde %16 civarındadır. Kişinin yaşamının belli bir döneminde ortaya çıkabilir veya kişi yaşamının her döneminde bu durumu yaşabilir. Bu bozukluk erkeklerde boşalma sorunlarını da beraberinde getirebilir. Kişinin sahip olduğu biyolojik rahatsızlık veya eşler arasındaki sorunlar bu bozukluğa sebep olabilmektedir.

Tiksinti Bozukluğu

Bu bozuklukta kişi cinsel ilişkiye girme konusunda tiksinti duyar ve cinsel ilişkiden uzaklaşır. Kişi cinsel uyaranlara tepki veriyor olabilir veya mastürbasyon yapabilir ama cinsel birliktelik gerçekleştirmez.  Daha önce yaşanmış travmatik cinsel deneyimler sebebiyle ortaya çıkabilir.

Kadında Orgazm Bozukluğu

Sürekli ve tekrarlı olarak yeterli cinsel uyarıma rağmen kadının ilişkide az bir süre orgazm olması veya hiç orgazm olamaması durumudur. Yaşam boyu görülme sıklığı %5- %25 arasındadır. Az uyarılma, cinsel ilişki yaşarken suçluluk hissetme, eşle ilgili olan cinsel bir sorun veya eşler arası iletişim problemleri, jinekolojik problemler, yetersiz cinsel deneyimler bu probleme sebep olabilmektedir.

Cinsel Uyarılma Bozukluğu

Çoğunlukla orgazm sorunları ve azalmış cinsel istekten kaynaklanan yineleyen cinsel uyarılmaya karşı tepkisizlik durumudur. Kadınlarda %10- 18 arasında görülmektedir. Kadınlarda orgazm bozukluğuna, erkeklerse ise sertleşme bozukluğuna eşlik edebilir.

Cinsel İşlev Bozukluğu ile İlgili Yapılan Araştırmalar

Şahbaz (2017) yaptığı Cinsel Mitlerin Cinsel İşlev Bozukluğu ve Kaygı Üzerinde Etkisi adlı çalışmasında cinsel mitler, cinsel işlev bozuklukları ve kaygıyı incelemiştir. Cinsel mitler, kişideki beklentileri arttırmakta ve bu beklentiler kişide yetersizlik duygusu, birtakım kaygı ve endişelerle cinsel işlev bozukluklarına zemin hazırlamaktadır. Yapılan çalışmada cinsel mitlere inanç arttıkça bazı cinsel işlev bozukluklarında artış görülmüştür. Araştırma verilerine göre bu bozuklukların sertleşme bozukluğu, vajinismus, erken boşalma gibi bozukluklar olduğu söylenebilir. Ek olarak, araştırmaya göre bireyin cinsel mitleri arttıkça sürekli ve durumluk kaygıları da artmaktadır.

Türkseven ve arkadaşları (2020) Cinsel İşlev Bozuklukları ile Evlilik Uyumu Arasındaki İlişki adlı makalesinde evlilik uyumu ve cinsel işlev bozuklukları arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Araştırmaya göre, cinsel işlev bozuklukları evlilik uyumunu bozabilmektedir. Araştırma verilerine göre hem erkeklerde hem de kadınlarda cinsel işlev bozuklukları arttıkça evlilik uyumu azalırken, cinsel işlev bozukluğunun azaldığı durumlarda evlilik uyumu artmaktadır. Evlilik uyumu ve cinsel doyum ise birbirleri ile etkileşim içerisindedir. Uyumlu bir evlilik algısı olan kadınların ve erkeklerin, cinsel doyumları daha fazladır.

Alkan (2008)’ ın Cinsel İşlev Bozuklukları ve Kişilerarası Tarz, Öfke, Kendilik Algısı adlı çalışmasında cinsel işlev bozukluğu ile kişilerarası iletişim tarzı, kendilik algısı ve öfke arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Araştırmaya bakıldığında cinsel işlev bozuklukları arttıkça öfke tepkilerinin de arttığı ve kişilerarası iletişim tarzlarının olumsuzlaştığı bulunmuştur. Araştırma bulgularına göre cinsel işlev bozukluğu tanısı almış olan kişilerin kişilerarası iletişim tarzlarının cinsel işlev bozukluğu olmayan kişilerden daha olumsuz olduğu, benlik algılarının daha düşük olduğu, daha fazla öfke tepkilerinin olduğu ve genel belirti düzeylerinin daha yüksek olduğu bulunmuştur.

Uzm. Klinik Psikolog Özlem Sarıkaya

ÖZGEÇMİŞİ İNCELE


Faydalanılan Kaynaklar

Alkan, E. (2008). Cinsel İşlev Bozuklukları ve Kişilerarası Tarz, Öfke, Kendilik Algısı. Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara.

Şahbaz, T. (2017). Cinsel Mitlerin Cinsel İşlev Bozukluğu ve Kaygı Üzerinde Etkisi. Yüksek Lisans Tezi, Işık Üniversitesi, İstanbul.

Türkseven, A., Söylemez, İ., & Dursun P. (2020) Cinsel İşlev Bozuklukları ile Evlilik Uyumu Arasındaki İlişki. Kriz Dergisi 28 (1), 9‐20.

İncesu, C. (2004). Cinsel İşlevler ve Cinsel İşlev Bozuklukları. Klinik Psikiyatri, 3, 3-13.

Menü