Kaygı
Kaygı yaşamımızın birçok alanında karşımıza çıkan bir olgudur. İnsan doğası gereği bazı temel duygulara sahiptir; mutluluk, üzüntü, korku, şaşkınlık, öfke gibi. Tüm bunların yanı sıra kaygı, endişe de bu temel duygularımızdan birisidir. Duygulardaki aşırılığın kişiyi olumsuz etkilediği gibi aşırı kaygı da bireyi olumsuz etkileyebilir. Kaygı; sağlıkla ilgili problemler, ailevi sorunlar, iş ile ilgili problemler, okul başarısı, iletişim problemleri, para kazanma endişesi, travmatik yaşam deneyimleri gibi nedenlerden oluşabilir. Zamanla bu endişe/ kaygı kişinin yönetemeyeceği bir noktaya gelebilir ve kişinin gündelik aktivitelerini yerine getirmesini zorlaştırabilir, kişinin işlevselliğini kısıtlayabilir. Bu durumda karşımıza kaygı bozukluğu/ anksiyete çıkar.
Kaygı Bozukluğu Nedir ve Kaygı Bozukluğunun Belirtileri Nelerdir?
Kaygı bozukluğu karşılaşılan bir problemde veya başımızdan geçen bir olayda endişe durumumuzu kontrol edememe olarak adlandırılabilir. Son dönemlerde daha çok karşılaşılan kaygı bozukluğunun yeterince bilinmediğini söylemek mümkündür. Bunun sebebi, kişilerin anksiyetenin neden olduğu semptomları farklı rahatsızlıklara yorması ve çözümü doğru olmayan bir yerde arıyor olması olabilir. Kaygı bozukluğunun oluşmasında genetik faktörler, çevre, biliş, inanış ve kişilik özellikleri gibi durumlar rol oynar. Kaygı bozukluğunun yaşam boyu görülme sıklığı ortalama % 5-6 arasındadır. Yapılan araştırmalara göre ise kaygı bozukluğuna kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha çok rastlanmaktadır.
Bir kişinin kaygı bozukluğuna sahip olduğunu söyleyebilmemiz için karşımıza çıkan bazı tanı kriterleri vardır. DSM V kriterlerine göre (1) kişi en az altı aylık bir sürenin çoğu gününde bir takım olaylar ya da etkinliklerle ilgili olarak, aşırı bir kaygı ve kuruntu (kaygılı beklenti) durumu yaşıyorsa; (2) kişi, kuruntularını denetim altına almakta güçlük çekiyorsa; (3) dinginleşememe (huzursuzluk) ya da gergin olma, kolay yorulma, odaklanmada güçlük çekme ya da zihin boşalması, kolay kızma, kas gerginliği, uyku bozukluğu gibi sıralanmış sorunlardan üçünü yaşıyorsa kaygı bozukluğundan bahsetmek mümkündür.
Kaygı bozukluğu çok sayıda fiziksel ve psikolojik semptomu içeren psikiyatrik bir bozukluktur. Psikolojik semptomları kişiden kişiye değişiklik gösterebilir ve gerginlik, konsantrasyon problemleri, dikkatte bozukluk, huzursuzluk, stres gibi belirtiler bozukluğun semptomlarına örnek olarak verilebilir. Fiziksel semptomlarına ise baş ve boyun ağrıları, uyku bozukluğu, kaslarda gerginlik, terleme, titreme gibi durumlar örnek olarak gösterilebilir. Ayrıca; kaygı bozukluğu depresyon, panik atak, maddenin kötüye kullanımı gibi durumlarla eşzamanlı görülebilen bir bozukluktur.
Kaygı Bozukluğunun Tedavisi ve Kaygı ile Baş Etme Yolları
Kaygı bozukluğu tedavi edilebilir bir bozukluktur. Bozukluğun tedavisinde ilaç kullanımı, psikoterapi ve başa çıkma becerilerinin geliştirilmesi kişiye fayda sağlar. Hastalığın erken dönemde fark edilmesi ve tedavi edilmesi olumlu sonuçlar sağlar. Kişi kaygı bozukluğuna sahip olduğunu düşünüyorsa kişinin öncelikle bir psikiyatrist ve bir psikolog ile görüşmesi faydalı olacaktır. Böylece gerektiği takdirde ilaç kullanımına başlanmış olur ve psikoterapi desteği ile süreç ile ilgili önemli bir adım atılmış olur. Psikoterapi anlamında bilişsel davranışçı terapi, varoluşçu terapi, destekleyici psikoterapi gibi yöntemler kaygı bozukluğu tedavisinde kullanılan yöntemlerdir. Bilişsel davranışçı terapide, kişide endişeye sebep olan durumların farkına varılması ve bu durumlara kişinin uyum sağlamasına yardımcı olma önemli rol oynar. Varoluşçu terapide, kişinin yaşadığı kaygı deneyiminin kişi tarafından betimlenebilir ve anlamlandırılabilir olması yönünde çalışılmaktadır. Destekleyici psikoterapide ise övgü, cesaretlendirme, rehberlik etme gibi kavramlarla kaygı üzerine çalışılmaktadır. Üç terapi ekolü için de danışanın terapisti ile işbirliği oldukça önemlidir, danışan ve terapist arasındaki işbirliği tedavinin akışını ve süresini etkiler.
Kaygı bozukluğu ile baş etme becerileri geliştirmek de bozukluğun olumsuz etkilerini aza indirgemek için önemli bir yöntemdir. Bu anlamda uykuyu bir düzene oturtmaya çalışmak, varsa uykuya engel olan fiziksel şeyleri ortadan kaldırmak; kaygıya sebep olan tetikleyicileri bulmak; gevşeme egzersizleri yapmak; nefes egzersizleri yapmak; biriyle konuşmak gibi şeyler kaygının azalmasına yardımcı olabilmektedir.
Baş edilemeyen bir kaygı ile karşılaşılması durumunda ise bir profesyonelden destek almak yapılabilecek en sağlıklı şeylerden biri olabilmektedir.
Uzm. Klinik Psikolog Özlem Sarıkaya
Faydalanılan Kaynaklar
Ünsalver B. Ö., Balcıoğlu İ. (2006). Yaygın Anksiyete Bozukluğu: Epidemiyoloji, Prognoz ve Farmakolojik Olmayan Tedaviler. Cerrahpaşa Tıp Dergisi, 37, (115-120).
Yaygın Anksiyete Bozukluğu. Erişim Adresi https://www.psikiyatri.org.tr/halka-yonelik/25/yaygin-anksiyete-bozuklugu
DSM-V Tanı Ölçütleri El Kitabı